İNCİL’İN Temelleri
Konu 2 : TANRI’NIN RUHU
Tanım | Esinleme | Kutsal Ruh’un Armağanları | Armağanların Geri Alınışı | Tek Otorite İncil | Arasöz (Kutsal Ruh Bir Kişi midir?, Kişileştirmenin Kuralı, Kalvinizim, "Sizler Kutsal Ruh’un armağanını alacaksınız.", "Bu belirtiler inançlıları izleyecek") | Sorular

2.4 ARMAĞANLARIN GERİ ALINIŞI

Tanrı’nın ruhu’nun mucizevi armağanları, Mesih’in dönüşünden sonra mevcut olan bu dünyayı Tanrı’nın egemenliğine dönüştürmek üzere, inançlılar tarafından tekrar kullanılacaktır. Bu nedenle armağanlara şu denmektedir, "Gelecek dünyanın (çağın) güçleri (Heb. 6:4,5). Ve Joel 2:26-29, İsrail’in tövbe etmesinden sonra, ruh armağanlarının büyük miktarlarda döküldüğünden söz etmektedir. Bu armağanların Mesih’in dönüşünde inananlara verilecek olması, şu anda onların bu armağanlara sahip olmadığının da yeterli kanıtı olduğu hususu çok gerçekçidir. Herhangi bir Hıristiyan; dikkatli gözlerle hem Kutsal Yazılar’a ve hem de dünya olaylarına baktığında, efendimiz İsa'nın geri dönüşünün kesinlikle yakın olduğu da görecektir (Bk. Ek 3).

Armağanlara sahip olunan ilk yüzyılla, (İsa’nın) ikinci geliş arasındaki zaman içinde bir noktada armağanların geri çekildiği konusunda açık İncil kehanetleri vardır.

"Peygamberlikler ise bitecektir; diller ise sona erecek, bilgi (armağanı) ise ortadan kalkacaktır. Çünkü biz kısmen biliriz ve kısmen peygamberlik yaparız. Ama mükemmel olan gelince, kısmi olan ortadan kalkacaktır" (1 Cor. 13:8-10). Armağanlar "geçicidir" (G.N.B.).

İlk yüzyılda sahip olunan ruh armağanları, "mükemmel olan geldiğinde" geri çekilecektir. Bu, İsa’nın ikinci gelişi olamaz; çünkü o zaman armağanlar tekrar verilecektir. ‘Mükemmel’ olarak tercüme edilen Yunanca sözcüğün tam anlamı, ‘dolu ya da tam olan’ dır; ki bu mutlaka günahsız olan demek değildir.

Tam (olgun) olan bu şey, ilk Hıristiyanlardaki peygamberlik armağanının bir sonucu olma durumundaki kısmi bilginin yerini alacaktı. Peygamberliğin, esinlenilmiş Tanrı sözlerinin dışarıya söylenmesi armağanı olduğunu hatırlayınız; bu gibi sözcüklerin yazılı kaydı İncil’i oluşturmaktadır.

İlk yüzyılda, sıradan bir inançlı, bizim bildiğimiz gibi bir Yeni Ahit’in sadece bir kısmını biliyordu. O, İsanın yaşamının ana hatlarını biliyordu ve en fazla da Pavlus’un mektuplarından bir-iki tanesini okunurken duymuş olabilirdi. Ancak, peygamberlik sözlerinin yazılı kaydı tamamlandığında ve dağıtıldığında, halen sahip olunan peygamberlik armağanına gerek kalmadı. Bundan ötürü; tamamlanan ve o şekilde ruh armağanlarının hizmetini devralan, tamamlanmış Yeni Ahit idi :

"Kutsal Yazıların tümü Tanrı’nın esinlemesiyle verilmiştir; ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek ve doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır: bu şekilde Tanrı’nın adamı mükemmel (tam) olabilir" (2 Tim. 3:16,17).

Mükemmel ya da tam yapan ‘tüm Kutsal Yazılar’ dır. O halde tüm Kutsal Yazılar esinlenilmiş ve yazılmış ve böylece "tamamlanmış olan" gelmiş olduğundan, mucizevi armağanlar geri çekildi.

Efesliler 4:8-14 tam bu anda taşı gediğine koyarak iyi bir biçimde parçaları yerli yerine yerleştirme bilmecesini tamamlamaktadır:

"O (İsa) yükseğe (gökyüzüne) çıktığında,o…Mesih bedenini (topluluğunu) geliştirmek için, insanlara (ruhsal) armağanlar verdi: hepimiz imanda birliğe ( yani tek iman) ve mükemmel bir kişi olmak üzere Tanrı’nın Oğlunun bilgisine erişinceye kadar…Bundan böyle artık öteye beriye sallanan ve her öğretinin rüzgârıyla sürüklenen çocuklar değiliz."

İlk yüzyılın armağanları, tam ya da olgun adam’a erişinceye kadar verilmişti. Ve 2 Tim. 3:16,17 ; tüm Kutsal Yazıların kılavuzluğunu kabul etme yoluyla, şunu belirtmektedir: "Tanrının adamı mükemmel (dir)".

Col. 1:28 de, mükemmeliyet’in, Tanrı’nın Söz’üne yanıttan geldiğini öğretir. Tüm Kutsal Yazılar’a sahip olunduğu zaman, çeşitli topluluklar tarafından sunulan doktrin kalabalığı tarafından şaşkına uğratılmak için, daha hiç bir gerçek özür yoktur. "Senin sözün gerçektir" (Jn. 17:17) şeklinde belirtilen, sayfaları arasında çalışma yoluyla Eph. 4:13’deki tek imanı, "imanın birliği’ni bulabileceğimiz sadece tek bir İncil vardır. Bu yüzden gerçek Hıristiyanlar; mükemmel ya da tamamlanmış olanın (yazıldığı gibi, tamamlanmış Tanrı’nın sözü) bir sonucu olarak onlar tamdır (mükemmeldir) anlamında, o tek iman’ın edinimine ulaşmışlardır.

Bu konuyu geçerken, Eph. 4:14’ de mucizevi armağanların hizmeti altında olmanın ruhsal çocukluğa benzetildiğine ve peygamberlik yapma anlamında mucizevi armağanların nasıl alıp götürüldüğüne dikkat ediniz. 1 Cor. 13:11 ayni şeyi belirtir. Bu yüzden; ruhsal armağanların (şu anda) edinildiği hakkında böylesine bir yaygara koparmak, ruhsal olgunluğa erişmenin bir göstergesi değildir. Bu sözlerin her okuyucusunun şu anda yapmak zorunda olduğu gelişim; onun vasıtasıyla Tanrı’nın bize kendisini temel açıklamasının tamlığına sevinmek ve ona saygılı itaatle karşılık vermek suretiyle, Tanrı’nın yazılı sözlerinin derin bir takdirine doğru olacaktır.

RUH EDİNİLDİĞİNE İLİŞKİN MEVCUT İDDİALAR

Son olarak; şu anda mucizevi armağanları edindiklerini düşünenlerin tekrarlanan iddialarına ilişkin birkaç diğer hususu belirtmek durumundayız:

  • Mevcut ‘diller konuşma’; ayni kısa hecelerin, "Lala, lala, lala, shama, shama. Jesus (İsa), Jesus…" gibi defalarca tekrarına yönelmektedir. Bu, herhangi bir lisanla bağdaştırılacak sözdizimi değildir. Birinin yabancı bir lisanla konuştuğu duyulduğunda; o sözlerden bir şey anlayamasak da onların kullandığı sözlerin gidişatından, onların bir şey bildiriyor olduklarını genelde ayırt etmek mümkündür. Ama yine de bu, ilk yüzyıl armağanlarının amacı olmuş olan gelişme sağlayıcılığın burada bulunmadığı gerçeğinin altı çizildiğinde, günümüz ‘dil konuşmaları’nın belirli özelliği değildir.
  • Bazı Pentikostallar, ‘dil’ konuşmanın ‘kurtulmuş’ olmanın bir göstergesi olduğunu ve bu yüzden her gerçek dönüşümle birlikte oluştuğunu iddia ederler. Bu iddia; farklı armağanlar sahipliğinin farklı kısımlarda benzer olduğu ilk topluluklar bütününün tanımında ciddi zorluklar yaratır. Her beden sadece bir kol ya da bacak olmadığı gibi, benzer şekilde herhangi tek armağana, yani ‘diller’e, sahip olunamazdı. 1 Cor. 12:17, 27-30 bu hususu açıklığa kavuşturmaktadır:

"Eğer tüm beden bir göz olsaydı, işitme nerede olurdu? Bütün beden kulak olsaydı, koklama nerede olurdu?…Şu anda sizler Mesih’in bedenisiniz, ayrı ayrı da bedenin uzuvlarısınız. Ve Tanrı inançlılar topluluğunda başta havarileri, ikinci olarak peygamberleri, üçüncü olarak öğretmenleri, ardından mucize yapanları, sonra da iyileştirme (şifa dağıtma), başkalarına yardım etme, yönetme, dillerin farklılıkları armağanlarına sahip olacakları belirledi. Herkes havari mi? Hepsi Peygamber mi? Hepsi öğretmen mi? Hepsi mucizeler yapar mı? Hepsi şifa dağıtma armağanlarına sahip mi? Hepsi bilmediği dillerde konuşur mu? Hepsi bu dilleri tercüme edebilir mi?"

Ayni husus, bu bölümde daha önce de sunulmuştu:

"Birine ruhun vasıtasıyla hikmet (bilgelik) sözü, diğerine ayni ruh vasıtasıyla bilgi sözü, diğerine ayni ruhla iman, diğerine ayni ruhla şifa dağıtma armağanları, diğerine mucizeler yapma gücü, diğerine peygamberlik, diğerine ruhları ayırt etme, diğerine birkaç tip yabancı dil, diğerine dillerin tercümesi yeteneği verilir. Ama bütün bunları her kişiye ayrı ayrı istediği gibi dağıtarak işler kılan, bir ve tamamen ayni ruhtur. Beden bir olmakla birlikte nasıl birçok azalara sahipse, bir vücudun çok sayıda olan bu azalarının hepsi birden tek bedendir. Mesih de böyledir (1 Cor. 12:8-12).

Bu denli vurgulanan husus, sadece savsaklanamaz.

Pentikostal tez için diğer bir sorun, Filipus’un Samiriye’de birçok kişiyi dininden döndürmesi olayıdır. Yani, Müjdeyi, anladıktan sonra onlar su içinde vaftiz oldular; ama Ruh armağanlarını almadılar. Bunun için daha sonra Petrus ve Yuhanna onlara geldiler: " kim onlara gelip de onlar adına dua ettiyse Kutsal Ruh’u elde etti…O zaman onlar (havariler) ellerini onların üzerine koydular ve onlar da Kutsal Ruh’u aldılar…Simun havarilerin ellerini üzerlerine koymaları yoluyla Kutsal Ruh’un verildiğini gördü" (Acts 8:4-18). Ruh ödüllerinin geçirilmesi sadece, bu ellerini üzerlerine koyma yoluyla mümkündü; ki günümüzün iddia sahipleri çoğu kez bunu yapmazlar.

Diğer bazı Pentikostallar, ‘dil konuşma’nın ‘kurtarılmış’ olduğunun bir kanıtı olmadığını söylerler. Bu, armağanlara sahip olduğunu iddia edenler arasında temel görüş farklılıkları olduğunu gösteren çarpıcı bir gerçektir. Böylece bazı Ruhsal lütuf sahipleri (karizmatikler) Tanrı’nın egemenliğinin yeryüzünde olacağına inanırken, diğer bazıları bunun gök’te olacağını söyler. Katolik ruhsal lütuf sahipleri, Kutsal Ruh’un kendilerine Meryem ve Papa’ya tapınmalarını söylediğini iddia ederken, bazı Pentikostal ruhsal lütuf sahipleri, kendi sahip oldukları Kutsal Ruh’un onlara, Papayı Mesih düşmanı olarak suçlamayı ve Katolik doktrini de kınamayı emrettiğini söylerler. Ancak İsa kesinkes şunu ifade etmektedir ki Ruhül Kudüs (Gerçeğin Ruhu) ,"ki o Kutsal Ruhdur", sahibi olanlar o şekilde yönlendirilirler ki: "tüm gerçeği…o gün bana hiç bir şey sormayacaksınız (gerek kalmayacak)…Ruh- ül Kudüs…size tüm şeyleri öğretecek ve size ne söyledimse bütün o şeyleri sizin hatırınıza getirecek"(Jn. 16:13,23 ; 4:26).

Ruhül Kudüs’e sahip olanlar arasında temel doktrinde herhangi bir itilaf olamaz. Şurası da bir gerçektir ki, ona sahip olduğunu iddia edenler, tam olarak da ciddiye alınamaz. Bu iddia sahiplerinin bazılarının, kendi inançlarını İncil açısından haklı çıkarmadaki göze çarpan yetersizliği; onların Ruhül Kudüs tarafından bütün gerçekler ve tam bilgiyle yönlendirilmediklerini göstermektedir.

  • Bazılarınca ‘bilmediği dillerde konuşma’ya atfedilen büyük önem, İncil kayıtlarıyla uyumsuzdur. Eph. 4:11’ deki ruh armağanları listesi ondan söz bile etmemekte ve 1 Cor. 12:28-30’ da da benzer bir listenin alt sırasında yer almaktadır. Gerçekten; Yeni Ahit’te bu armağanın nerede kullanıldığı hakkında sadece üç özel olay bulunmaktadır (Acts 2:4 ; 10:46 ; 19:6).

Çağımız karizmatik Hıristiyanlarınca başarıldığı söylenen mucizeler ve dil konuşmaları iddiaları, Tanrı’nın ruhunun işlemesine ilişkin olarak bu çalışmada sunduğumuz birçok bilgi karşısında tekrar değerlendirilmelidir. Ortaya çıkan temel husus, bu gibi kişiler ne başardıklarını iddia ederlerse etsinler, bu, onların Kutsal Ruh’a sahip olmalarının bir sonucu olamaz. Her kim armağanlara sahip olduğunu tartışıyorsa, sunduğumuz İncildeki görüşlere yanıt olarak hazırlanacak büyük bir ev ödevine sahiptir.

Bununla beraber; kısmi iyileştirmeler ve (karmaşık ve anlaşılmaz konuşma anlamında) ‘diller’ olaylarının neden ortaya çıktığının bazı açıklamalarının makul olması beklenir.

İnsanların kendi beyin güçlerinin sadece bir kısmını - bazı hesaplamalara göre % 1’den daha azını - kullandıkları bir gerçektir. Keza, belleğin beden üzerinde tam bir fiziksel kontrole sahip olamadığının da farkına varılmıştır. Bunun sonucu olarak; kendilerini ruhsal hazırlama yoluyla ateşin yakamayacağına inanarak, Hindular çıplak ayakla yanmaksızın ateş üzerinde yürürler. Uyarıcı olduğunda, beyin gücümüzü normalden çok daha büyük bir oranda kullanmak ve bunun sonucu onunla fiziksel etkiler elde edecek bir kapasiteye ulaşmak ve bedenimizi normal deneyiminin ötesine geçirmek bizim için de mümkündür. Böylece; savaş heyecanı içindeki bir asker, saatler sonrasına kadar kolunun koptuğunun gerçekten farkına varmayabilir.

Coşkulu dinsel inanç koşullarında ve belli müziklerce uyarılma durumunda, karizmatik bir liderin etkisi ile; normal insan deneyimleri alanının dışında bazı şeylerin ortaya çıkması pekâlâ mümkündür. Bugünün bazı Hıristiyanları tarafından iddia edilen mucizeler, diğer dinlerdeki normal dışı deneyimler gibi ayni sıradışılık sınıfına dahildir. Böylece; Vudu tapınanları ‘anlaşılmaz ve karmaşık’ konuşmacılarla ayni olayları geçirirler; ve Müslüman’lar da çağımız Hıristiyanlarınca iddia edilenlerle benzer türde mucizelere tanıklık edebilirler. Ama yine de ilk yüzyılda edinilmiş olan Ruh ödüllerinin genel niteliği, gerçek Hıristiyanlığın diğer bütün dinler üzerindeki açık üstünlüğünü göstermekte idi. Günümüzdeki Hıristiyanlığın mucizelerinin, diğer dinlerdekilerle benzer bir türde olmasının, ilk yüzyıl Kutsal Ruh armağanlarına şu anda sahip olunmadığını gösterdiği bir gerçektir.

Bu alandaki önemli bilgilerin çoğu William Campbell’in "Pentikostalizm" (Mesih’in Toplulukları, 1967) kitabında sunulmaktadır. O, aynı ‘bilinmeyen dil’ konuşma özelliğinin, birçok putperest dinde de olduğunu göstermektedir. Böylece Kawaii’de ilâh Oro’nun rahipleri, söylendiğine göre onun isteğini, diğer rahipler tarafından tercüme edilen belli belirsiz seslerle açıklarlar. Pentikostal toplantılarda da tamamıyla aynısı olur.

İlk yüzyıldakilerin gerçek mucizelerinin boyutu ve ikna gücü bugünün Hıristiyanlığında yapılıyor olsaydı; Afrikadaki, İslam’ın Hıristiyanlık üzerindeki süregelen zaferi, muhtemelen görülmezdi. Ve Kutsal Ruh armağanlarının ‘Ruhül Kudüs ‘üne (Gerçeğin Ruhu’na) gerçekten sahip olanlar, İsa’nın yaptıklarından bile "daha büyük çalışmalar" yapacaklardır (Jn. 14:12,16). Hırisyanların, onlar daha fazla iman’a sahipseler, bu tür mucizeleri yapabildikleri bahanesi, burada büyük sorunlar yaratır. Hem Ruhül Kudüs ’ün mucizevi armağanlarına sahip olanlar ve hem de olmayanlar, ve eğer onlar şunu yapma iddiasındalarsa: "Sizler bunlardan daha büyük çalışmalar yapacaksınız (Jn. 14:12) denmektedir - ‘siz yapabildiniz’ değil.


   Back
Home
Next