İNCİL’İN Temelleri
Konu 3 : TANRI’NIN VAATLERİ
Giriş | Cennet Bahçesindeki Vaat | Nuh’a Edilen Vaat | İbrahim’e Edilen Vaat | Davut’a Edilen Vaat | Arasöz (Göklerin ve Yeryüzü’nün Yok Edilmesi, Britanya İsrailciliği’nin İddiaları) | Sorular

3.2 CENNET BAHÇESİNDEKİ VAAT

İnsanoğlu’nun (yeryüzüne) düşüşünün acıklı öyküsü, Yaratılış , 3. Bölüm’ de anlatılmıştır. Yılan, Tanrı’nın sözünü yanlış aktardığı ve ona itaat etmemek üzere Havva’yı ayarttığı için lanetlendi. Adam ve kadın itaatsizlikleri yüzünden cezalandırıldı. Ancak, Tanrı yılana şunu söylediğinde, bu karanlık görüntüde bir umut ışığı belirir:

"Seninle kadın arasına, senin soyunla onun soyu arasına düşmanlık (nefret, zıtlık) koyacağım; o (kadının soyu) senin başını ezecek ve sen onun topuğunu inciteceksin" (Gen. 3:15).

Bu ayet yüksek derecede yoğundur; ilgili birçok şeyi özenle tanımlamaya gereksinimimiz vardır. Bir ‘soy’ (döl), bir torun ya da evlat anlamındadır. Ama bu belli bir soydan gelen halkı da ifade eder. Daha sonra göreceğimiz gibi, İbrahim’in soyu (dölü) İsa idi (Gal. 3:16) ; ama eğer biz vaftizim yoluyla İsa’da olursak, biz de ayni soydanız (Gal. 3:27-29). Bu soy sözcüğü, sperm (döl) kavramını da içerir (1 Pet. 1:23) ; böylece gerçek bir döl, babasının özelliklerini taşıyacaktır.

Bu yüzden yılanın soyu, yılanın benzeyişindeki grubu giren şunları ifade eder:

- Tanrı’nın sözünü çarpıtan

- Yalan söyleyen

- Diğerlerini günaha yönlendiren

Konu 6’ da göreceğimiz gibi, bunları yapan gerçek bir kişi yoktur. Ancak içimizde şunlar vardır:

- ‘Vücudumuzun ‘yaşlı kişi’si (Rom. 6:6)

- ‘Doğal kişi’ (Öz varlık, nefis) (1 Cor. 2:14)

- ‘Aldatıcı tutkulardan dolayı yozlaşmış yaşlı kişi’ (Eph. 4:22)

- ‘Eylemleriyle beraber yaşlı kişi’ (Col. 3:9)

İçimizdeki bu günah ‘kişi’si; İncil’deki şeytan, yılanın soyu’dur.

Kadının soyu, özel bir birey olmak durumundaydı: "Sen (yılanın soyu), onun topuğunu inciteceksin" (Gen. 3:15). Bu birey sürekli olarak yılanın soyunu, yani günahı, ezecek :"O senin kafanı ezecek". Yılanı başından vurma, onun beyni kafasında olduğundan, öldürücü bir darbedir. Kadının soyu için olası bir aday olan tek kişi, Efendimiz İsa olmalıdır:

İsa Mesih (çarmıh vasıtasıyla) ölümü (bu yüzden de günah’ın gücünü - Rom. 6:23) ortadan kaldırdı; ve Müjde yoluyla yaşam ve ölümsüzlüğü ortaya çıkardı (2 Tim. 1:10).

"Tanrı kendi öz oğlunu, günahkâr insan benzeyişinde ve günah için gönderip; günahı insanın özü’nde - yani İncildeki şeytan, yılanın soyu - mahkûm etti (Rom. 8:3).

İsa, "günahları kaldırmak için ortaya çıktı" (1 Jn. 3:5).

"Sen onun adını İsa (anlamı: Kurtarıcı) koyacaksın: çünkü o halkını günahlarından kurtaracaktır" (Mt. 1:21).

Tanrı onun babası olmakla beraber, Meryem’in oğlu olarak İsa, tam anlamıyla "kadından olma’dır" (Gal. 4:4). Böylece o, diğer bir insanın olamadığı yoldan Tanrı tarafından üretilmekle beraber, bu anlamda kadının soyu da oldu. Kadının bu soyu, günah - yılanın soyu - tarafından geçici olarak incitildi:

"Sen onun topuğunu bereleyeceksin" (Gen. 3:15). Topuktaki bir yılan ısırığı, yılanı başından vurmanın sürekliliği ile karşılaştırıldığında, normal olarak geçici bir yaradır. Birçok konuşma biçimi İncil kökenlidir: (örneğin) "onu kafadan vur" (yani bir şeyi tamamıyla durdur ya da son ver) ifadesi muhtemelen bu İsa’nın yılanı kafasından vurması kehanetine dayanmaktadır.

Günahın, yılanın soyunun, mahkûmiyeti; aslında çarmıhta İsa’nın kurban edilmesi yoluyla olmuştu. Yukarıdaki alıntı yapılan ayetlerin, Mesih’in günah üzerindeki zaferini geçmiş zaman kipiyle nasıl belirttiklerini dikkat ediniz. Bundan ötürü; topuktaki geçici yaranın İsa’ya verdiği acı, onun üç gün içindeki ölümünün bir göstergesidir. Onun dirilmesi, onun günaha verdiği ölümcül darbe ile karşılaştırıldığında, İsanınkinin sadece geçici bir yara olduğunu kanıtlamaktadır. İncil-dışı tarihsel kayıtların çarmıha germe kurbanlarının topuklarından tahta kazığa çivilendiklerini göstermesi ilginçtir. Böylece, ölümü yoluyla İsa: "topuğundan yaralandı". Is. 53:4,5 , onun çarmıhta ölümü yoluyla Tanrı tarafından "berelenmiş" olduğu şeklinde İsa’yı tanımlamaktadır. Bu net bir şekilde Gen. 3:15’de, İsa’nın yılanın soyu tarafından bereleneceği (incitileceği) şeklinde yer alan kehanetten söz etmektedir. Bununla beraber, en sonunda Tanrı, Mesih’in maruz kaldığı kötülük yoluyla işlemiştir; ki O burada, kendi oğlunu inciterek kötülük güçlerini kontrol etme yoluyla, berelemeleri yapan olarak tanımlanmaktadır (Is. 53:10). Ve bu şekilde Tanrı, çocuklarının her birinin kötü deneyimleri yoluyla da işler.

BUGÜNKÜ ÇATIŞMA

Ancak, aklınıza şu soru gelmiş olabilir: "Eğer İsa günahı ve ölümü (yılanın soyu) yok etmişse, günümüzde bu şeyler halen neden mevcuttur?". Bunun yanıtı, İsa çarmıhta, günahın gücünü kendi içinde yok etmiştir: Gen. 3:15’deki kehanet, aslında İsa ile günah arasındaki çatışma ile ilgilidir. Şimdi bunun anlamı şudur: çünkü O bize, sonunda biz de günah ve ölümü (onun gibi) yenebilelim diye, Onun zaferini paylaşmaya davet etmektedir. Onun zaferini paylaşmaya davet edilmeyenler ya da teklifi geri çevirenler, şüphesiz halen günah ve ölüm deneyimi yaşayacaklardır. Günah ve ölüm deneyimi gerçek inançlılarca da yaşanıyor olsa bile, İsa adına vaftiz olmak vasıtasıyla onların kadın’ın soyu ile birleşmesi yoluyla (Gal. 3: 27-29), onlar günahlarından bağışlanabilirler ve bundan ötürü sonunda, günahın sonucu olan ölümden kurtulabilirler. Böylece umutla beklenen; İsa’nın çarmıhta, Tanrı’nın yeryüzü hakkındaki planı tamamlanıncaya, Milenyum’un (Tanrı’nın egemenliğinin ilk bin yılı) sonunda kişiler gerçekten ölümü durduruncaya kadar bu olmamakla birlikte, ölümü yürürlükten kaldırmış olmasıdır (2 Tim. 1:10). O zaman ölüme asla tanık olunmayacaktır: "Çünkü Tanrı bütün düşmanlarını onun ayakları altına serinceye kadar, onun (Tanrı’nın egemenliğinin ilk bölümünde) egemenlik sürmesi gerekir. Ortadan kaldırılacak son düşman ölüm’dür" (1 Cor. 15:25,26).

Eğer biz İsa’da vaftiz olursak, bu durumda İsa hakkındaki Gen. 3:15’deki gibi vaatleri kendimiz için kişileştirebiliriz. Onlar artık sadece İncil’in ilgi çekici kısımları olmayıp, doğrudan bize yapılmış olan kehanetler ve vaatlerdir. Kadının soyu olarak biz de, kısa sürede üzerimizdeki günaha karşı zafer deneyimi yaşayabileceğiz. Efendimiz İsa bizim yaşam zamanımıza dönünceye kadar biz de İsa’ya olduğu gibi, topuktan incitileceğiz ve bu şekilde de öleceğiz. Eğer biz gerçekten kadının soyundansak, o zaman bu yara sadece geçici olacaktır. Suya dalmak suretiyle İsa’da uygun şekilde vaftiz olan kişiler, kendilerini onun ölümü ve dirilişi (göğe alınışı) ile - (battığı) sudan çıkmak yoluyla sembolize edilerek - birleştirirler (bk. Rom. 6: 3-5) .

Eğer biz kadının gerçek soyu isek, o zaman Gen. 3:15’deki sözler yaşantımıza yansıyacak; ve içimizde doğru ile yanlış arasında sürekli bir çatışma (düşmanlık) duygusu olacaktır. Büyük havari Pavlus, içinde günah ve onun gerçek kendisi arasında adeta şizofrenik bir çatışmanın şiddetle hüküm sürdüğünü anlatmıştır (Rom. 7:14-25).

İçimizdeki günahla olan bu çatışma; İsa’da vaftizden sonra, doğal olarak artma ve bu şekilde bütün yaşamımız boyunca devam etme durumundadır. Bu, bir anlamda, zordur. Çünkü günahın gücü kuvvetlidir. Ancak diğer bir anlamda; biz, daha önceden savaşmış ve çatışmayı kazanmış olan İsa’da olduğumuza göre, bu böyle değildir. Eph. 5:23-32’ de, sanki kadının soyundan olmakla bizler de kadın olmaktaymışız gibi, inançlıların nasıl bir kadın olarak tanımlandığına dikkat ediniz.

Ayni şekilde; kadının soyu hem İsa’yı ve hem de onun özelliklerini edinmeye çalışanları temsil ettiği gibi; yılanın soyu da hem günah (İncildeki ‘şeytan’) ve hem de günahın ve yılanın özelliklerini çekinmeden sergileyenleri temsil eder. Böyle kişiler, Tanrı’nın sözünü umursamazlar ya da saptırırlar; ve bu da sonuçta onları, Adem ve Havvada olduğu gibi, günahın utancına ve Tanrı’dan uzaklaşmaya götürür. Yahudilerin aslında İsa’yı öldüren halk oldukları, yani kadının soyunu topuktan incittikleri göz önüne alınırsa; onların yılanın soyunun başta gelen örnekleri olduklarını beklemek kaçınılmazdır. Bu husus, vaftizci Yahya ve İsa tarafından doğrulanmaktadır:

"Ferisilerle Sadukilerden (İsa’yı mahkûm eden Yahudi grubu) birçok kişinin kendisine vaftize geldiğini gördüğünde o (Yahya), onlara şöyle seslendi: ‘ Ey engerekler soyu (yani, yılandan doğmuş ya da yaratılmışlar)! Gelecek olan gazaptan kaçmanız için sizi kim uyardı?’" (Mt. 3:7).

"İsa onların (Ferisilerin) düşüncelerini bildi ve dedi ki… ‘Ey engerekler soyu! Kötü olan sizler, nasıl iyi şeyler söyleyebilirsiniz?’" (Mt. 12;25,34).

Tüm âlem, din âlemi bile, aynı bu yılan özelliklerine sahiptir. Sadece İsa’da vaftiz olanlar kadının soyu’yla birleşirler; diğerlerinin tümü, çeşitli derecelerde yılanın soyu’durlar. İsa’nın yılanın soyu olan kişilere nasıl davrandığı bizim modelimiz olmalıdır:

  • O, onlara sevgi ve kaygılı bir tutumla hitap etti; ama yine de,
  • O, onların yollarının ve düşüncelerinin kendisini etkilemesine izin vermedi; ve
  • O, yaşam tarzı vasıtasıyla, Tanrı’nın sevecen karakterini gösterdi.

Bütün bunlara rağmen onlar, İsa’dan nefret ettiler. O’nun Tanrı’ya itaat etmedeki çabası, onları kıskandırdı. O’nun ailesi (Jn. 7:5 ; Mk. 3:21) ve yakın arkadaşları (Jn. 6:66) bile, aralarına mesafe koydular; ve hatta bazıları fiziksel olarak ondan uzaklaştılar. Pavlus da ayni deneyimleri yaşadı; ve bir zamanlar, iyi günde ve kötü günde onunla beraber olanların yasını tuttuğunda şöyle dedi:

"Size gerçeği söylüyorum diye sizin düşmanınız mı olurum?" (Gal. 4:16).

Gerçek asla popüler değildir; yapabileceğimiz gibi onu bilmek ve onu yaşamak; bizim için, zulümle bile sonuçlanan, çeşitli türde sorun yaratır:

"Çünkü bedenden doğan, ruhtan (Tanrı’nın sözünün doğru bilgisi ile - 1 Pet 1:23) doğana, o zaman nasıl zulmettiyse; şu anda da öyle oluyor (Gal. 4:29)

Eğer biz gerçekten İsa ile birleşmişsek; onun muhteşem ödülünü paylaşabilelim diye, biz de İsa’nın çektiklerinin bazılarını yaşamalıyız. Yine Pavlus, bu konuda bize eşsiz bir örnek oluşturmaktadır:

"Şu, güvenilir bir sözdür: Çünkü, eğer biz onunla(İsa) birlikte ölürsek, onunla birlikte yaşayacağız da. Eğer biz (onunla) acı çekersek, onunla birlikte egemenlik de süreceğiz…Bu yüzden; her şeye katlanıyorum (2 Tim. 2:10-12)

"Eğer onlar bana (İsa) zulmettilerse, size de zulmedecekler... Bütün bunları size benim adımdan ötürü yapacaklar" (Jn. 15:20,21) - yani, İsa’nın adına vaftiz oluyoruz diye (Acts 2:38 ; 8:16).

Bu gibi ayetlerle karşılaşıldığında, şu akıl çelicidir: "Eğer bu İsayla birleşmiş olmanın nedeni ise, her şey kadının soyu ile ilgiliyse, ben böylesini tercih etmem". Ancak şüphesiz, biz makul olarak başa çıkamayacağımız hiçbir şeyi katlanmayı asla beklememekteyiz. İsa’yla kendimizi tam olarak birleştirmek için, ‘kendini adamak’ kesinlikle gerekli olmakla beraber; bizim onunla birliğimiz öyle muhteşem bir ödül ile sonuçlanacaktır ki "şu andaki çektiklerimizin, bizde açıklanacak görkem ile karşılaştırıldığında, hiç değeri kalmayacaktır". Ve onun kendini kurban etmiş olması, şu anda bile, yaşamın yaralarının tümüne çare bulmak için dualarımızı geçerli kılar. Ve buna ilave olarak, aşağıdaki görkemli güvence, Mesih’te Kardeşler Topluluğumuzun İncile dayalı birçok yayınında ağırlıklı bir biçimde vurgulanır:

"Tanrı güvenilirdir. O, sizi, gücünüzü aşan biçimde deneyerek acı çektirmez. Dayanabilmeniz için, denemeyle birlikte bir kurtuluş yolu da sağlayacaktır" (1 Cor. 10:13).

Bunları size, bende huzura sahip olasınız diye söyledim. Dünyada sıkıntılarla karşılaşacaksınız. Ama yeterince rahat olun: ben dünyayı yendim" (Jn. 16:33).

"Öyleyse bu şeylere ne diyeceğiz? Eğer Tanrı bizden yana ise, kim bize karşı olabilir?" (Rom. 8:31).


  Back
Home
Next