İNCİL’İN Temelleri
Ekler
1: Temel İncil Öğretilerinin Bir Özeti | 2: İncil Gerçeğini Öğrenmedeki Tavrımız | 3: Mesih’in Geri Gelişinin Yakınlığı | 4: Tanrı’nın Adaleti

EK 3 : MESİH’İN GERİ GELİŞİNİN YAKINLIĞI

Mt. 24:36’daki Mesih’in sözleri, onun ikinci gelişinin tam zamanını asla bilemeyeceğimiz hususunu açık hale getirmektedir: "O günü ve saati gökteki melekler değil hiç kimse bilmez; ama sadece Baba bilir" (krş. Acts 1:7). Ama yine de, müritler şunu sorduğunda, "Senin gelişini gösteren belirti ne olacak?" (Mt. 24:3); o onlara sorularını yanıtlamanın olanaksız olduğunu söylemedi. Gerçekten o, onlara, kendi gelişinden hemen önce görülebilecek belirtiler verdi. İsa bunları, gerçekten tam gelişinden önce yaşayan kuşak için olmadıkça, ‘son günleri’ yaşıyor olanların genel olarak farkına varması için olmadıkça vermedi. Bizlerin bu en son günlerde olduğumuza ilişkin umut ve inanca yönelik iyi neden vardır.

MESİH’İN GELİŞİNİN BELİRTİLERİ

İsa, Matta 24. Bölüm ve Luka 21. Bölüm’de şunların olduğu bir zamandan söz etti:

1. Mesih olduğunu iddia eden sahte peygamberler türeyecek;

2. Savaş ve şiddet yeryüzünü kaplayacak;

3. O zaman, açlıklar (kıtlıklar), salgın hastalıklar ve depremler olacak;

4. Gerçekten (imandan) sapmalar olacak;

5. İnsanların yürekleri (cesaretleri), dünya gezegeni üzerindeki umutsuz işlerden dolayı korku yüzünden, "dünyaya gelenin ne olduğu endişesiyle (Lk. 21:26 N.I.V.) zayıflayacaktır.

Dünyanın daima dört bir yandan bu tip sorunlarla giderek artan bir düzeyde kuşatılmış olduğu gerçektir. İsa açıkça bu gerçeğin farkındaydı; bu nedenle, onun, gezegeni yok etmek üzere tehdit edecek kadar büyük olan bu sorunların olduğu andaki bir zamandan söz ediyor olduğunu varsaymak doğrudur. Hiç şüphe yoktur ki, her dikkatli dünya gözlemcisine göre, bu gerçekten mevcut durumdur. İnsan özünün inanılmaz iyimserliği ve durumumuzla gerçekçi şekilde karşı karşıya gelmedeki isteksizliğimiz, bizim bu gerçeği takdir etmemizi zorlaştırmaktadır.

Aşağıdakiler, Mesih’in sözlerinin şu anda nasıl bir gerçekleşmeye ulaştığını gösteren eldeki kanıtın sadece bir parçasıdır:

1. Hemen hemen her kıtada, insanları bunların peşinden götüren sürekli bir şarlatanlar ve karizmatikler akımı vardır.

2. Aşağıdaki rakamlar, savaş sorununun - onu sınırlandırmak için daha önce görülmemiş güçlü insan çabalarına karşın - nasıl şaşırtıcı şekilde arttığını göstermektedir:
Yüzyıl Savaş Kayıpları
(milyon)
Önemli Savaşların Sayısı
17’inci 3.3 ?
18’inci 5.0 ?
19’uncu 5.5 ?
1900-1945 40.5 19
1945-1975 50.7 119

(Kaynak : Savaş İncelemeleri enstitüsü, Londra Üniversitesi)

3. Büyük açlık ve salgın hastalık sorunları, hepimizce iyi bilinmektedir. AİD’s, dünya- ölçeğinde şimdiye kadar bilinen en büyük salgın halinde bulaşıcı hastalıktır. O, uzun dönemde dünya nüfusunu şaşırtıcı şekilde azaltmak üzere tehdit etmektedir. Mesih’in Mt. 24 ve Lk. 21’deki sözlerinden ayrı olarak, Mesih’in geri gelişiyle depremleri birleştiren birçok diğer bölümler vardır: Is. 2: 19-22 ; Ez. 38:20 ; Joel 3:16 ; Hag. 2:7 ; Zech. 14: 3,4 . Sonuç olarak umulmayan ölçüde can kaybı ile umulmayan yerlerde depremlerin ortaya çıkmasının nispeten son göze çarpan özelliği, bizlerin deprem belirtilerinin gerçekleşmesini de görmeye başlamamız gerektiği hususunu belirtir. Aşağıdaki, A.B.D. hükümeti İçişleri Bakanlığınca ortaya konan depremlerle ilgili rakamlar da anlamlıdır:
Y ı l    Kaydedilen
Depremlerin
Sayısı
1948 620
1949 1152
1950 2023
1964 5154
1965 6686
1976 7180

4. Gerçek öğretiyi elde etmek için, temelde İncil’in takip edilmesinin öneminin giderek azalan şekilde vurgulanması, İncil gerçeğinden büyük bir sapma sonucunu verir. Şu anda topluma yayılmakta olan, ne pahasına olursa olsun insanın yalnız olduğu felsefesi, bu süreci hızlandırmaktadır.

5. Her modern toplulukta görülen gerçekten hızla kaçış, gelecek için insanın korkusuna ilişkin yeterli kanıttır. Bilim adamları, ekonomistler ve çevreciler, hepsi dünyanın şu anda olduğu gibi süremeyeceğini kabul ederler. Doğal kaynakların tükenmişliği ve bozulmuşluğu; hava, deniz ve ozon tabakasının kirliliği salgın hastalık ve nükleer tahribat tehditleriyle birleştirildiğinde hepsi mevcut dünyanın yok olmasının yakın olduğunu göstermektedir. Ama yine de bunun asla olmayacağına ilişkin Tanrı’nın sözü vardır (Bk. Arasöz 9). Bu sözü tutmak için, üzerinde Tanrı’nın Egemenliğinin kurulması yoluyla bu gezegeni şaşırtıcı şekilde değiştirmek üzere Tanrı İsa’yı yakında göndermelidir.

İSRAİL’İN YENİDEN CANLANIŞI

İsa, kendi belirtiler listesini şu çarpıcı ifadeyle tamamladı: "O zaman İnsanoğlu’nun bir bulut içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler" (Lk. 21:27). Bunu takip eden ayet, sadece, vaftiz olmuş olup Tanrı’nın önünde iyi bilinçle yaşamakta olanlara cesaret vermektedir: "Bu olaylar gerçekleşmeye başlayınca (yani, şimdi!), o zaman bakın ve kafalarınızı kaldırın; çünkü kurtarılmanız yakın demektir" (Lk. 21:28).

İsa, kendi ikinci gelişinin bu kehanetlerine daha sonra incir ağacı hakkında bir benzetme (öykü) şeklinde bir not ekledi: "İncir ağacına ve tüm ağaçlara bakın. Şu anda onlar yapraklanmaya başlamışlarsa, yaz mevsiminin pek yakın olduğunuzu kendiliğinizden anlar ve bilirsiniz. Siz aynı şekilde, bu olayların olduğunu gördüğünüzde bilin ki Tanrı’nın Egemenliği (ve böylelikle Mesih’in ikinci gelişi) çok yakındır. Size doğrusunu söyleyeyim: bütün bunlar gerçekleşmeden bu kuşak ortadan kalkmayacak" (Lk. 21: 29-32). Biz ilkbaharda tomurcuklanan bitkileri gözlemlememiz yoluyla, yaz mevsiminin ya da mevsimde bir değişimin gelmekte olduğu şeklinde bir önsezi duygusuna sahip oluruz; ve böylece ‘incir ağacı’ tomurcuklanmaya başladığında, bizim kuşağımızın ikinci gelişi göreceğine ilişkin benzer bir farkına varmaya sahip olmalıyız. İncir ağacı, İsrail ulusu için İncilsel bir semboldür (Joel 1:7 ; Hos. 9:10 ; Jer. 24:2 krş. Ez. 36:8). Bu nedenle, Mesih’in geri gelişinin bu özel belirtisi, İsrailin de bir şekilde yeniden canlanmasını (filiz sürmesini) ifade eder. Onun 1948’de bir ülke olarak kurulmasından bu yana, İsrail’in büyümesiyle bağlantılı önemli olaylar; bu çerçevede (bağlamda) kesinlikle anlamlı olmalıdır.

İSRAİL’İN GELECEKTEKİ BİR İSTİLASI

Birçok İncil kehaneti, Mesih’in geri geliş zamanı civarında olacak olan İsrail’e yönelik büyük bir istilayı tanımlamaktadır. İlahiler kitabı 83. Bölüm’de, İsrail’in etrafındaki ulusların ona karşı şunu bildirerek müttefik olduklarını tanımlanmaktadır: "Gelin onları yok edelim, ulus olmasınlar; İsrailin adı artık anılmasın… Tanrı’nın yurtlarını kendimize mülk edinelim (Ps. 83: 4,5,12). İsrailin bu son gün istilasının, İsrailliler bir ulus olduklarında meydana geldiğine dikkat ediniz. Bu nedenle, onların bir ulus olarak mevcut yeniden canlanmaları, ulusun bu büyük son istilası için gerekli bir başlangıçtır. İncil öğrencilerine, İsrail’in bir ulus olarak yeniden canlanacağı, onun ortaya çıkmasından yıllar önce, bildirilmişti (Bk. Örneğin, John Thomas, ‘Elpis Israel’, ilk yayınlanış 1848. Bu çalışmanın bir yeni baskısı, yayıncılardan edinilebilir). İlahiler kitabı 83. Bölüm’de özetlenen İsrail’in işgalcilerinin tutumu, bugünkü İsrail’in Arap komşularının tutumlarına tamamıyla uymaktadır. Onlar, kendileri için bir kutsal islam kenti olarak Kudüs’ü talep ederek, İsrail’e ilişkin kendi amansız nefretlerini sürekli olarak bildirmektedirler. İlahiler kitabı, onların saldırısının, Tanrı’nın şaşırtıcı karışması aracılığı ile, O’nun Egemenliğinin dünya çapında kurulması ile nasıl sona erdirileceğini tanımlamaya devam etmektedir (Ps. 83: 13-18).

Diğer birçok kehanetler, olayların bu aynı sırasını tanımlamaktadır: Egemenliği kurmak üzere Mesih’in geri gelişi aracığı ile Tanrı’nın işe karışması sonucunu doğuran İsrailin, onun Arap, Kuzey ve diğer düşmanları tarafından işgali (örneğin, Hezekyel 38-40 bölümler ; Dan. 11: 40-45). Bu biçimlere benzer kehanetlerin derinlemesine bir incelenişi, vaftizimden hemen sonra ruhsal (manevi) büyümemizin önemli bir parçasıdır. Zech. 14: 2-4, onların arasında en açığı olanıdır: "Bütün ulusları Kudüs’e karşı savaşa toplayacağım; ve kent alınacak (krş. Lk. 21:24) ve evler yağma edilecek ve kadınların ırzına geçilecek… O zaman Efendimiz Tanrı dışarı çıkacak ve muharebe gününde nasıl dövüştüyse o ülkelere karşı o şekilde dövüşecek (yani, O daha önceden yaptığı gibi, mucizevi olarak dünya işlerine karışacak). Ve o gün onun ayakları Kudüsten önünde doğuya doğru olan Zeytinlik dağı üzerinde duracak".

İsrailin bu büyük istilası, giderek artan savaş ve siyasi eylemler karşısında, günümüzün herhangi bir anında olabilir. Müjdeye yanıt vermek üzere istilaya kadar bekleyeceğimiz düşüncesi doğru değildir. Pavlus’un şu sözleri hatırda tutulmalıdır: "İnsanlar her şey esenlik ve güvenlikte dedikleri bir anda, aniden yıkım onların üzerine gelecektir… (1 Thes. 5: 1-3). Bizler Mesih’in geri geleceği anı asla tam olarak bilemeyeceğiz; biz sadece bu olayın kuzeyden (gelenlerce) İsrail’in bir istilasıyla yakından ilişkili olduğunu biliriz; ve ki bu istila yakında olacak gibi görünmektedir. Bizim dikkate aldığımız kehanetlerde sözü edilenden önce İsrailin diğer istilalarının da olacağı muhtemeldir. Yine de İncil öğrencileri İsrailin durumunu dikkatli olarak izlemeye devam edeceklerdir. Sonunda Tanrı’nın Mesih’in ayaklarının zeytinlik dağında durması aracılığı ile işe karışacağını biliyoruz. Mesih, bu gerçek dağdan gökyüzüne (Cennete) yükseldi ve o oraya geri gelecektir. Melekler, o dağda durup göğe yükselmekte olan Efendileri İsa’yı ağızları açık bakakalan müritlere şunu dediler:"Sizden göğe (Cennete) alınan bu aynı İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir" (Acts 1: 9-12).

Bizler, Mesih’in geri gelişinin yakınlığına ilişkin değerlememizde dengeli olmalıyız. Onun geri gelişine yakın (ortaya çıkacak) dünya olaylarına ilişkin kehanetler, büyük ölçüde, vaftizim yoluyla önceden kendilerini Mesih’e teslim etmiş olanların imanlarını pekiştirmek için verilmektedir. Ama yine de, onlar ve mevcut dünya durumu arasındaki açık benzerlik, bu kademeyi üstlenmemiş olanlara göre kesinlikle daha fazla etkiliyor olmalıdır; ki bu Tanrı’nın vahiyle gelmiş sözüne ilişkin güvenilirliğe imanımızı da destekleyecektir. Bizler Tanrı’ya itaatimizi, ikinci gelişin yakınlığına ilişkin bir korku duygusu aracılığı ile motive etmemeliyiz. Sadece gerçekten "onun görünmesine sevgi (özlem) duyanlar" (2 Tim. 4:8), bir ödüle ulaşacaklardır. Yine de, bildiğimiz gibi insanoğlunun kaderi ve zamanın çok eşiğinde yaşıyor olmak şeklindeki bizim durumumuzun aciliyeti, yaşamakta olduğumuz her gün üzerimize baskı yapmak için asla durmamalıdır.


  Back
Home
Next