İNCİL’İN Temelleri
Konu 10 : İSA ADINA VAFTİZİM
Vaftizim’in Hayati Önemi | Nasıl Vaftiz Olmalıyız? | Vaftizimin Anlamı | Vaftizim ve Kurtuluş | Arasöz (Tekrar Vaftiz Olma, Vaftizim’den önce Gereksinim Duyulan Bilgi Düzeyi, Çarmıhtaki Hırsız, Bir Vaftizim Ayini Örneği) | Sorular

ARASÖZ 31 : Vaftizim’den Önce Gereksinim Duyulan Bilgi Düzeyi

Birçok okuyucu, kurtuluş için öğreti’nin önemli olmadığı şeklinde akıl yürüten ve sadece ‘İsa Mesih’in Tanrı’nın oğlu olduğuna inanıyorum’ şeklindeki sözel bir açıklamanın kurtuluş için temel ön-koşul olduğu ‘Evangelist’ topluluklarla karşılaşacaktır. Yüzeysel olarak bu, çağımızın tutumu olan sevgi ve hoşgörü görüşlerinin çekiciliği de olduğu halde, Elçilerin İşleri kitabında kaydedilmiş olan dönüşümlerin tarzından dolayı akla yatkın gibi görünmektedir. Bu çalışma, öğreti’nin öneminin daha ayrıntılı bir analizini yapmaktadır.

NEDEN BU KADAR ÇABUK ?

Elçilerin İşleri kitabının hızlı bir okunuşunun; vaftizimlerin birçoğunun Müjde’nin temellerinde değerli küçük öğretiyle ve sadece Mesih’e Tanrı’nın oğlu olarak inanışın kısa bir itirafı ile gerçekleştirildiği izlenimi verdiğine hiçbir şüphe olamaz. Kurtuluşun bir yolu olarak sadece,"Mesih’e inanıyorum" şeklinde dört sözcüğün söylenmesinin anlamsızlığı besbellidir. Ve Evangelistlerin çoğunluğu, bu sözlerin anlamlı olabilmesi için bu sözleri söyleyen kişinin zihninde diğer bazı bilgiler ya da kavrayışlar olması gerektiğini kabul edeceklerdir. Bu hususu kabul ettirmek zor olmamalıdır. Bu durumda zor olan, Mesihi Tanrı’nın oğlu olarak kanıtlamak üzere tüm gereksinim duyulanın Mesih’e iman itirafları şeklindeki bu sözlerin söylenmesi olduğunu kaydeden bölümlerin tartışmaktır. Birinin diğer duyguları ve inanışları ne olursa olsun sadece kısa bir cümlenin söylenmesi şeklindeki neredeyse ortak kanı, bir kişiyi kurtuluş yoluna koyamaz. Aşağıdaki hususlar, görünüşteki bu hızlı dönüşümlerin açıklanmasında yardımcı olabilir:

  • Kutsal Yazıların çoğunda olduğu gibi, Elçilerin İşleri kitabındaki kayıtlar, mutlaka çok özettir. Bu kitapta kaydedilmiş söylevlerin bazılarını yüksek sesle okumak ve böyle yapmanın aldığı zamanı dikkat etmek, ilginç bir deneyim sağlar. Gerçekte onların, çoğunun kaydedilmemiş olduğu hesaba katıldığında, çok daha uzun zaman aldığı, oldukça kesindir. Birkaç örnek aşağıdadır:

Pavlus’un Kudüs’teki savunmasını okumak dört dakika alır (Acts 22); onun diğer savunması Feliks’in önünde 1 dakika, Agipa’nın önünde 4 dakika alır. Petrus’un Pentikost söylevi, sadece 4 dakika alır; Kornelyus’a hitabı da 3 dakikadır. Efendimiz İsa’nın 5000 kişinin doyurulmasından sonraki hitabı 6 dakikadır (Jn. 6); dağdaki ayin 18 dakikadır. Petrus’un Acts 3: 12-26’daki bildiriminin yüksek sesle okunması yaklaşık 2 dakika alır; ama gerçekte rahipler, tapınağın komutanı ve Sadukilerin yakalayışı ve onların orada görünmesi’ne yönelik onun bildirisinin içeriği hakkındaki haberler için yeterince uzun idi (Acts 4:1).

Böylece, vaftizim adaylarının daha uzun talimatının zikredilmemesinin onun olmadığının kanıtı olmayacağı gerçektir. Bu olayda sessiz kalış’tan bir görüş üretme çok kuşkuludur.

  • "Ruhları (zihinleri) ayırt etmenin… bilgelik (mucizevi) ödülü" sahibi olma, ilk vaizlerin; bizim gerek duyduğumuz gibi tam bir öğretisel görüşme yapmalarını gereksiz kılan, hitap ettikleri kişilerin zihinlerini doğru olarak okumalarını mümkün kılmaktaydı.
  • Yahudilerin Kudüs’te Hıristiyanlığın başlangıcındaki toplu vaftizimlerine inanmanın mantığının olması, özel bir olay idi. Böylesine yöntemlerin ve yığın halinde vaftizimlerin ilk yüzyıldan sonra da icra edildiğine ilişkin hiç kanıt yoktur. Dönüşümler (din değiştirmeler) bu ölçekte devam etmişse, o zaman tüm Kudüs’ün birkaç yıl içinde Hıristiyan olması gerekirdi. Bu kişilerin Yahudi olması, onların Eski Ahit’in ve Tanrı’nın yollarının doğru bir bilgisine sahip oldukları anlamına gelir. Pavlus’un Yahudilere olan mektuplarının derinliği ve Petrus’unkiler (ki onun da Yahudilere yazdığı) onların okuyucularının onların yaptığı birçok Eski Ahit dokundurmalarını kavramaya muktedir olduklarını göstermektedir. Pavlus’un, onların manevi olgunsuzluğundan dolayı onun (Mesih) hakkında daha fazla ayrıntıya girememesinden hayıflanarak, sözün sütü (kolay hazmedilebilir kısmı) olarak Melkisedek hakkında söylediklerini görmesi şaşırtıcıdır (Heb. 5: 11,12). Bu, Pavlus onları o zamandan beri çok gelişmedikleri ile suçlarken, onların din değiştirmeleri esnasındaki bilgi düzeylerini göstermektedir. Bu mektuplar, öncelikle, çoğu Elçilerin İşleri kitabının başında kaydedilmiş ilk günlerde vaftiz olmuş olan Kudüs’deki topluluk için yazılmış gibi görünmektedir.

  • Elçilerin İşleri kitabındaki gibi, İsa’nın adına bildirimin ve günah çıkarmanın, öğretinin oldukça ayrıntılı asıl kısmını anlamakla eşit olduğunu göstermek umudundayız.
  • 1 Cor. 1:17’den, Pavlus’un (ve diğer havarilerin ?), iş başında hemen ardındaki fiili bir eğitmenler ve vaftiz ediciler takımı ile çalıştığı ve böylece bildirimde bulunduğu her yerde sadece nispeten kısa bir zaman harcadığı belli olmaktadır.

İSA’NIN ADI

Tanrı’nın adı, O’nun hakkında ve O’nun yolları hakkında pek çok öğreti içerir. Tanrı’nın isimleri ve unvanları, O’nun niteliğini ve planını ifade eder. İsa Mesih’in adı da, sadece bir isim değil, ama öğreti’nin derin bir ifadesidir.

İsa adına iman, vaftiz olma ile paraleldir (Jn. 3: 5,18,23). Gal. 3:26,27, Mesih’e iman’ın kaçınılmaz şekilde onda vaftizime bağlı olduğunu belirtir: "Sizler hepiniz, Mesih İsa’da iman aracılığı ile, Tanrı’nın çocuklarısınız. Çünkü Mesih’e vaftiz olunanlarınızın hepsi, Mesih’i giydiniz". İman ve vaftizim arasındaki bu bağlantıya ilişkin daha başka örnekler, şuralarda bulunacaktır: Acts 19:4 ; 10:42 krş 48 ; 2: 37,38 ; Lk. 24:47. Apollos, vaftizimin sadece bir eylem olmadığını ama belli öğretiyi bilmeyi de içerdiğini göstererek, Yahya’nın vaftizimini (iyice) ‘kavradı’ (Acts 18:25).

"Onlara Mesih’i duyuran… Filipus" (Acts 8:5) ifadesi, o tam ‘İsa’ya iman edin’ demiş gibi görünmektedir. Ama Mesih Acts 8:12’de tanımlanmaktadır: "Onlar Filipusun Tanrı’nın Egemenliği’ne ve İsa Mesih’in adına ilişkin bildirdiği şeyleri inandıkları zaman, vaftiz oldular". ‘Şeyler’ sözcüğünün çoğul olduğuna dikkat ediniz. Bu, sadece Mesih hakkında kısa bir ifade ve Mesih’i bildirmeyi değil, vaftizim öğretisini de içermektedir. Jn. 6:40, bize Tanrı’nın isteğinin şu olduğunu söylemektedir: "Oğul’u gören (anlayan) ve ona inanan herkes, sonsuz yaşama sahip olabilir". İsa daha sonra şunu söyler: "Eğer herhangi biri Tanrı’nın isteğini yerine getirmek istiyorsa, öğretiyi bilecektir" (Jn. 7:17). Böylece, öğretiyi bilme, oğul’u ‘görme’ ile aynı olmaktadır. Mesih’in "Sözüme uydun ve adımı inkâr etmedin" şeklindeki sözleri de, Mesih’in sözü’nün onun ismiyle paralel olduğunu göstermektedir. Esin altında Mesih’in, Is. 42:4’deki "adalar onun (Mesih’in) şeriatını bekleyecekler" ifadesinden alıntı yaparak dediği: "Uluslar onun ismi ile ümit edecekler" (Mt. 12:21) ifadesi de onun ismi ile onun hakkındaki Müjde’yi eşitlemektedir. Yuhanna’nın 2’inci ve 3’üncü mektubu, gezici vaizlerin ifadelerini içermektedir: "Onları Tanrı’ya yaraşır şekilde uğurlarsan iyi edersin. Çünkü Mesihin adı uğruna yola çıktılar" (3 Jn. 6,7). Bu ifade, Mk. 16: 15,16’da belirtilen "dünyanın her yanına gidin ve Müjde’yi duyurun" şeklindeki göreve imada bulunuyor gibi görünmektedir; böylece, Mesih’in adı ve onun Müjdesi eşitlenmektedir. Bu nedenle, İncil açısından ‘Mesih’te iman etmek’ vaftiz olmayı içerir: "Sizler hepiniz, Mesih İsa’ya iman aracılığı ile Tanrı’nın çocuklarısınız. Çünkü (bundan dolayı) Mesih’e vaftiz olunanlarınızın hepsi Mesih’i giyindiniz" (Gal. 3: 26,27). Pavlus onların Mesih’te imana sahip olmalarından doğal olarak sanki onların vaftizime olan imanlarının da ifadesiymiş gibi söz etmektedir. Böylece, Mesih’e inanış; ‘Mesih’te iman ediyorum’ şeklindeki kısa bir sözel açıklama yerine, itaat ile sonuçlanan bir anlayış sürecidir. Bunun doğuşu Jn. 6:35’ dedir (ki burada İsa dedi ki): "Bana gelen asla acıkmaz; ve bana iman eden hiçbir zaman susamaz". Bu ifade, imanın bir süreç olduğunu göstererek; Mesih’e inanışı, ona GELİŞ ile eşitlemektedir. Bu nedenle, İsa’nın duyurulması, bir öğretiler serisini içerdi. Böylece Lk. 9:11, Mesih’in Tanrı’nın Egemenliği’nin Müjdesini duyuruşunu tanımlamaktadır (krş. Mt. 4:23). Mk. 6:34’deki paralel anlatım da O’nun (İsa’nın) onlara ‘birçok şeyler’ öğrettiğini ifade etmektedir. Müjde, Mesih hakkında bir dakika içinde yapılabilen sadece kısa bir ifade değil, ‘birçok şeyler’ içermektedir. Böylece biz, duyurmayı ve öğretimi eşitleyen şu şekilde bölümler okuruz: "Onlar o kentte müjdeyi duyurmuş olduklarında, çok (öğrenci) öğretmişlerdi" (Acts 14:21). Eğer Müjde birkaç basit ifade olsaydı, böylesine ifade tarzı gerekli olmayacaktı. Pavkus’un Veriya’daki duyurusu, halkın, Pavlus’un onlara öğretmiş olduklarını kontrol etmek üzere, Kutsal Yazıları (Eski Ahit’in sinagog kopyalarından) her gün araştırmaları ile sonuçlandı (Acts 17:11). Bu bakımdan, Pavlus aracılığı ile öğretilen Müjde, baştanbaşa Eski Ahit’e dayanmaktaydı; ve bu nedenle kişilerin imanları, onu işittikten sonra, onların İncil çalışmasının süreci nedeniyle idi: "Böylelikle onların çoğu iman etti" (Acts 17:12). Bizler İncil bilgisi az olan kişilerle ilişkide olduğumuzda ve bir tartışmadan sonra çoğu kez o günlük olarak araştırılmadığında, öğretim sürelerinin birinci yüzyıldan çok daha uzun olması şaşırtıcı değildir. "İsa’nın Mesih olduğuna inanan herkes Tanrı’dan doğmuştur" (1 Jn. 5:1) ifadesi şu ayetlerle açıkça uyuşmaktadır: "O bizi, kendi isteği uyarınca, gerçeğin sözü ile yaşama kavuşturdu" (James 1:18); "Size duyurulan müjdedeki söz… Tanrı’nın sözü aracılığı ile… yeniden doğmuş olarak" (1 Pet. 1: 23,25). Bu; Mesihin Tanrı’nın Oğlu olduğuna inanmanın, birinin Tanrı’nın sözünü içeren Müjde’yi anlaması gerçeğinin bir özeti olduğunu göstermektedir.

EGEMENLİĞİN KRALI

‘Mesih’te inanışın’ önemi, bir kere bazı bölümlerdeki ‘Mesih’ unvanının ‘Mesih’in Egemenliği’ ile eşanlamlı olarak okunabildiği anlaşıldığında daha anlamlı hale gelir. Böylece, Efendimiz Tanrı, Ferisilere; onların gelmekte olan Mesih için etrafta araştırma yapmalarına gerek olmadığını, çünkü onun zaten onların ortasında durmakta olduğunu söyledi. O, bunu, Egemenliğin kralı ile ‘Egemenliğin’ eşitlenme durumunda olduğunu gösteren şu sözlerle ifade etmektedir: "…Tanrı’nın Egemenliği sizin içinizdedir" (‘aranızdadır’ A.V. dipnot) (Lk. 17:21). Bu nedenle, Yuhanna’nın Tanrı’nın Egemenliğinin yakın olduğu bildirisi, onun Mesih’in belirtisi hakkında haber verişini ifade etmektedir. Nebukadnetsar’ın (rüyasındaki) heykelini vuran taş, Tanrı’nın Egemenliğini temsil eder (Dan. 2:44). Taş/Egemenlik, "bütün bu (diğer egemenlikleri paramparça etti ve yok etti" ifadesi, taşın, heykelin yok olmasından sonra olduğu kadar, heykeli vurduğunda da, Egemenlik (Tanrınınki) olduğunu göstermektedir. Benzer yapı, Hezekyel’in asma benzetisinde; "ve her çeşit kanatlı kuşların onun altında barınacak" (Ez. 17:22,23) olduğu büyük bir ağaç olsun diye sürgünlerinden koparılan ve dikilen narin biri’ni tanımlar. Bu, Is. 53:2’deki "körpe fidan" gibi Mesih’i ifade etmelidir. Yine de onun hardal tohumu benzetisindeki küçük bir tohuma benzeyen Tanrı’nın Egemenliği’nin, altında yaşamak için her türden kuşun geldiği büyük bir ağaç haline gelmesi ile açık bağlantılar vardır. Egemenliğin sözü ile İsa’nın kişisel olarak kendisi arasındaki bu bağlantı, onun kendisini Egemenliğin yaşayan sözü olarak gördüğünü göstermektedir. Bunun ışığı altında, ‘Mesih’e inanış’ ile Tanrı’nın Egemenliğinin tüm Müjdesine inanış aynıdır.

MÜJDE NEDİR?

Şimdi de, ilk yüzyıl inançlıları arasında temel öğreti olduğu düşünülen şeyin daha ayrıntılı tartışmasına geldik. Yeni Ahit zamanlarında, kabaca bizim ‘iman ifadesi’ne eşdeğer olan bir öğreti kümesi olduğunun farkına varılmalıdır. Akılda tutulması gereken diğer bir önemli faktör, vahiy altında Tanrı’dan direkt açıklama yüzünden geleceği söyleme kehanet ödülüne sahip kardeşlerin varlığı idi. Bu esinlenilmiş ifadelerin bazılarının zamanla bu öğreti kümesi’ne eklendiğine inanmak için neden vardır.

BİR ÖĞRETİ KÜMESİ

Pavlus, Roma’daki toplulukta olanlara, vaftizimlerinden önce onların en azından, "sizlere verilmiş olan öğreti biçimine yürekten itaat ettiniz" (Rom. 6:17) diyebildi. ‘Biçim’ sözcüğünün Yunanca karşılığı, sanki o herhangi bir yerden kopya edilmiş bir öğretim kümesini ifade ediyormuş gibi, ‘örnek’ ve ‘desen’ olarak tercüme edilenle aynıdır. Pavlus’un bundan söz etmesi; vaftizimden önce, belirli bir öğreti kümesinin anlaşılmış olmasının önemini ve bunun vaftizimden önce sadece birkaç ifadeden söz edilmesinin de olmadığını göstermektedir. Topluluk içinde "Tanrı yolundaymış gibi görünüp bu yolun gücünü inkâr edenler olacaktır" (2 Tim. 3:5). Belki bunların imanın temel öğretilerini yerine getirebildikleri, ama günlük yaşamlarında Gerçeğin asıl gücünün farkına varmadıkları söylenebilir. Pavlus, Galatyalılara şunu anımsatabildi: "İsa Mesih size çarmıha gerilmiş olarak açıkça betimlendi" (Gal. 3:1). ‘Betimlemek’ sözcüğünün Yunancası, aslında, öğretim kılavuzunun bazı yazılı formları sayesinde Galatyalılar başlangıçta yönergeye sahiplermiş gibi, ‘yazılı sözcüklerle tanımlamak’ anlamına gelir.

Diriliş öğretisi tanımlanırken, Pavlus, bu şeyler hakkında nasıl bir açıklama almış ve temel olarak kabul edilen öğreti şeklinde onu onlara iletmiş olduğunu gösteren şunu söyleyebildi: "Mesih’in nasıl öldüğü hakkında aldığım bilgiyi de… size ilettim" (1 Cor. 15:3). 2 Pet. 2:21,22, burada çok iyi yerine oturmaktadır: "Doğruluk yolunu bilip de kendilerine iletilmiş olan kutsal buyruktan geri dönmektense, bu yolu hiç bilmemiş olmak onlar için daha iyi olurdu… Ama… domuz (vaftizimde) yıkandıktan sonra çamurda yuvarlanmaya döner". Burada, onlara iletilen ‘yol’ ve ‘kutsal emir’, sanki yol ve emir vaftizimden önce biliniyormuş gibi, vaftizimin yıkamasıyla yakından ilişkilidir. Vaftizimden önce kavranacak sadece tek bir emir olmadığını gösterdik. Bu nedenle, tekil olarak ‘emir’, vaftizimden önce kavranması gereken çok açık olarak tanımlanmış bir öğretim kümesi olduğunu gösterebilir. ‘Müjde’ ve doktrin hakkındaki öğreti’nin ‘alınması’ndan söz eden birçok bölüm vardır: Gal. 1: 9,12 ; Phil. 4:9 ; Col. 2:6 ; 1 Thes. 1:6 ; 2:13 ; 4:1 . Bu, Müjdenin; ilk olarak havariler tarafından ve daha sonra onların bildirimde bulunduklarınca alınmış belirli bir öğretiler kümesinden oluştuğunu doğrular.

"İMAN"

Yahuda da "kutsallara ilk (ve son) olarak iletilen, iman idi" (Jude 2) şeklinde konuşmaktadır. Böylece ‘İman’, vaftizimden önce onlara iletilen ‘öğreti sistemi’ ile eşit olmaktadır. Bu, ilk yüzyıl kelime dağarcığındaki, bu öğreti kümesini ifade eden diğer bir deyim olabilirdi. Pavlus’un vaazındaki, "imanımızın ikrarına sımsıkı tutunalım" (Heb. 10:23) ifadesi, onların vaftiziminden önceki iman inanışlarının açık beyanını ima etmektedir. "Güvenilir sözün" (Tit. 1:9) sürdürülmesi, her şeyden önce, başlangıçta onlara öğretilmiş olan bu ‘İman İfadesi’nin onaylanmasını ifade eder. "Ortak iman" (Tit. 1:4), bu öğreti kümesinin tüm inançlılar tarafından nasıl paylaşıldığını göstermektedir; ki sadece "tek iman" (Eph. 4:5) vardı. İman ve Mesih’in adı, Acts 3:16’da birleştirilmektedir. Mesih’in adı’nın, ‘iman’ı içeren aynı öğretinin diğer bir adı olduğu bize gösterilmektedir. Pavlus hem öğreti (1 Tim. 4:1) ve hem de eylem (1 Tim. 6:10) konusunda bazılarının, "imandan sapacakları" uyarısında bulunmaktadır. Dinden dönmede ilk aşama, ‘iman’ın tanımlamanın olanaksız olduğunu söylemek olmalıdır.

UYGULAMADAKİ SORUNLAR

Uygulamadaki sorunlar da bu öğreti kümesinin parçasıdır. "Mesih’te iman: doğruluk, özdenetim ve gelecek olan yargı (günü)" hakkında akıl yürütmeyi kapsar (Acts 24: 24,25). Pavlus, dirilişe ilişkin öğretisinde yaptığı şekilde, ekmek bölme hakkındaki öğretimden söz eder: "Efendimiz İsa’dan aldım; ki onu da size ilettim" (1 Cor. 11:23). Pavlus’un daha sonra, toplulukta kız kardeşlerin yeri hakkındaki öğretiyi dahil ederek genişlettiği bu pratik şeylerin bir grubu varmış gibi görünmektedir: "Sizler… buyrukları, size iletmiş olduğum şekilde korudunuz. Ama, şunu da bilmenizi isterim ki… kadının başı erkek’tir…" (1 Cor. 11: 2,3). Bu, ilk yüzyılda önemle üzerinde durulan öğreti kümesinin parçası olan bu şeylerin açıklamasının vaftizimden önce olması gerektiğini göstermektedir. ‘Buyruklar’ sözcüğünün Yunanca karşılığı, 2 Thes. 3:6 ve 2:15’de ‘yerleşmiş inanç’ olarak da çevrilmektedir: "Bizden aldıkları yerleşmiş inançlara (öğretilere) uymayıp boş gezen her kardeşten… uzak durunuz…Dayanın ve size ister (esinlenmiş, peygambersel) sözle ya da ister mektuplarımızla öğrettiğimiz yerleşmiş inançlara (öğretilere) tutunun". Bunlar, bu öğreti kümesine tutunmanın yaşamsal önemini ve ona itaat etmeyen kişilerden ayrılmak gereğini göstermektedir: "Ona öğretilmiş olduğu gibi, sağlam öğreti aracılığı ile hem öğüt vermek ve hem de karşı çıkanları ikna etmek üzere, güvenilir söze (bu, aynı öğreti kümesinin diğer bir tanımı) sımsıkı tutunun" (Tit. 1:9).

İlk topluluklarda, kabul edilmiş öğreti kümesine ilâve edilmesi gereken doktrin hakkında Tanrı’dan vahiylere sahip olduğunu savunan "sahte peygamberler" olduğunu biliyoruz. Bu nedenle Pavlus, öğretinin vahiyle gelmiş açıklamasının, "Her bakımdan kabule layık" (1 Tim. 1:15 ; 4:9) - yani ‘iman’ı içeren öğreti kümesi içinde - olan "güvenilir sözlerin" ne olduğunu vurgulamaktadır (Tit. 1:9 ; 3:8 ; 1 Jn. 4:1 ; 2 Tim. 2:11; 1 Tim. 4:9). Bu, Yuhanna’nın neden "vahiy iddiasında olan her insana inanılmaması" hususunda uyarıda bulunduğudur (1 Jn. 4:1).

ÖZEL AYRINTILAR

Aşağıdakiler, vaftizimden önce kavranması gereken temel Müjde’nin parçası olarak öğretilen, basit bir ‘Mesih’te inanış’tan başka öğretilerin olduğu bazı açık örneklerdir:

  • "Benim Müjdeme (yani, Pavlusun duyurduğu) göre, Tanrı insanları gizli suçlarından ötürü İsa Mesih aracılığı ile yargılayacaktır (Rom. 2:16). Bu nedenle, yargı kürsüsü ve sorumluluğunun ‘ilk prensip’ olduğu düşünülür (keza Bk. Acts 24:25 ; Heb. 6: 1,2).
  • Sünnet olmanın kurtuluş için gerekli olduğu görüşü, Pavlus tarafından ‘farklı bir müjde’ olarak tanımlandı (Gal. 1:6). Bu nedenle, bizim Musa’nın şeriatını, örneğin Sebt gününü, yerine getirme zorunda olmadığımızın bilinmesi, gerçek Müjde’nin kavranmasının parçasıdır.
  • "Egemenliğin Müjdesi" sadece Mesih hakkında değil, aynı zamanda da onun gelmekte olan Egemenliği hakkındadır. Is. 52:7 (krş. Rom. 10:15), Sion’a söylenebildiğinde zaman hakkında konuşan Müjde’nin vaizinin Sion’a şunu diyebildiğini belirtir: "Senin Tanrın egemenlik sürüyor" - yani, Tanrı’nın Egemenliği.
  • Mesih’in özünün ‘daha hassas’ yönlerinin doğru olarak kavranması, bir duygu birliği meselesidir (2 Jn. 7-10); bundan dolayı Müjde, Mesih hakkındaki ‘şeyler’e (çoğul) ilişkindir (Acts 8:12). Yine, sadece Mesih’e inandığımızı söylemek yeterli değildir.
  • Egemenlik hakkındaki vaatlere ilişkin konu, Müjde’nin hayati bir parçasıdır. Vaatler aracılığı iledir ki Müjde İbrahim’e (Gal. 3:8) ve İsrail’e (Heb. 4:2) bildirildi. Bu nedenle Pavlus, vaazında Davut’a edilen vaatler hakkında şu şekilde söz etti: "bu kurtuluşun sözü" (Acts 13: 23,26). Bu nedenle onlar, kurtuluş mesajının hayati bir parçasıdır. Bu nedenle o (Pavlus) şunu der: "Biz size, atalarınıza edilen vaadin iyi haberlerini (Müjde) duyuruyoruz (aynı sözcük başka yerde ‘bildirmek’ olarak çevrilmiştir) (Acts 13:32 R.V.). Aynı şekilde Rom. 1: 1-4 : "Davut’un soyundan doğan, kendi oğlu İsa Mesih’e ilişkin…Tanrı’nın Müjdesi".
  • Vaatleri anlamak, İsrail tarihi hakkında belli bir bilgi birikimi gerektirir. Acts 13’ de Pavlus’un Antakya’daki bildirisinin bir incelemesi; vaatlere özel önem vermek suretiyle, onların Mesihte nasıl gerçekleştiğini vurgulayarak, ona İsrail tarihinin ana hatlarını gösterir. Bu nedenle de bildirisini, İsrail tarihine dayandırdı ve yargı gününde ‘tefsire bağlı’ diyebileceğimiz şeyin, duyurmakta olduğu söze yanıt vermediği uyarısıyla son verdi (Acts 13: 40,41). Bizim bildirimizin içeriği de benzer olmalıdır.

SONUÇLAR

Bütün bunların önemi abartılmamalıdır. "Kendine ve öğretine dikkat et; onlara (bu yolda yürümeye) devam et: çünkü bunu yapmakla hem kendini ve hem de seni dinleyenleri kurtaracaksın" (1 Tim. 4: 16). Bu kitaptaki Ek:1’de verilenler gibi, önemli öğretilerin listeleri belli ki vahiyle gelmemiştir; ama yazarın görüşüne göre o, İncil bölümlerinde ‘iman’, ‘yaygın inanış’ vb. olarak belirtilen özel kısımların doğru bir özeti gibi görünmektedir. İnşallah bu çalışma, hepimizin kabul ettiği ve ona olan bağlılığımızı teyit etmede yavaş davranmamamız gereken bir öğreti kümesine kesin bir ihtiyaç olduğunu göstermiştir. Bu öğreti kümesinin içindekiler, vaftizim adayları için öğretimimizden oluşmalı ve onlar kendilerine ne öğretilmişse tam olarak anlayıp suya daldırılmalarından önce, tartışma yolu ile kontrol etmek üzere onlara tek doğru olmalıdır. İnançlılar sık sık, dert zamanlarında ‘iman’a sıkı sıkı sarılmak üzere yüreklendirilirler. Tanrı’nın kuruluşu elbette ayakta kalır". Tanrı’nın tam planının harika tarzı ile birlikte ele alındığında, bizim ilk ilkelere aşinalığımız, kendi içinde bizim için bir teşvik (yüreklendirici) olmalıdır. Sadece bu şeyleri tekrar-tekrar çalışmamız ya da düzenli olarak duyurmamız aracılığı ile, bu yarar ve derin özgüven duygusu bizim olur; tıpkı Pavlus’un karanlık ve yalnızlık saatinde bize söylediği gibi: "Yarışımı bitirdim, imanı korudum… Kime inandığımı biliyorum. O’na emanet ettiğimi, o güne dek koruyacak güçte olduğuna eminim" (2 Tim. 4:7 ; 1:12).

DİPNOT : EFENDİMİZ İSA’YI İKRAR

"İsa’nın Efendimiz olduğunu ağzınla ikrar eder (açıkça söyler) ve Tanrı’nın onu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın" (Rom. 10:9).

Aşağıdaki hususlar, açıklanma ihtiyacındadır:

  • "Efendimiz İsa" sözünün muhtemelen, vaftizimi de içeren, "Tanrı’nın Egemenliği ve İsa Mesih’in adı ile ilgili şeylerin" (Acts 8:5 krş. a.12) oluşturduğu tüm bir öğreti kümesinin bir eşanlamlısı olduğunu gösterdik. Pavlus’un sözünü ettiği ikrar, vaftizimde uygun olabilir. Bu hususta o, Mk. 16:16’daki şuna dokundurma yapmaktaydı: "İman eden (krş. ağzıyla ikrar eden) ve vaftiz olan (krş. Mesih’le ölümden dirilen) kurtulacak".
  • Mesih’in dirilişini anlamak için, cehennem ve insanın özyapısına ilişkin İncil öğretisi hakkında bir bilgi sahibi olmak gerekir.
  • Rom. 10: 8,9 ile Rom. 10:13’deki "Kendini Efendimizin İsa’nın adıyla çağıran herkes kurtulacaktır" ifadesiyle paralel gibi görünmektedir. Pavlus, ‘vaftiz olan ve böylece kendini Efendimiz İsa’nın adıyla çağıran’ olarak tanımlanmaktadır (Acts 22:16). Sadece vaftizim bize Efendimiz İsa’nın adına giriş sağlar (Mt. 28:19).
  • Birkaç bölüm önce, Romalılar 6. Bölüm’deki vaftizimin önemini vurgularken, Pavlus’un şu anda Romalılar 10. Bölüm’deki ifadeyle, onun (vaftizimin) kurtuluş için gerekli olmadığını öğretmesi mümkün değildir.
  • Rom. 10:9, Rom. 10: 6-8’deki şu ifadeleri takip etmektedir: "Yüreğinden, göğe kim çıkacak?… derinliğe kim inecek? deme. Ama ne deniyor? ‘Söz sana yakındır. Hatta ağzında ve yüreğindedir’: ki o duyurduğumuz iman sözü’dür". Böylelikle, buradaki ikrar edilmek zorunda olunan "iman sözü", Rom. 10:9’daki "Efendimiz İsa (Rab)" sözüyle paralellik arz eder (eşittir). İman’ın Müjde’yi oluşturan tüm öğreti kümesini tanımladığını gösterdik. Pavlus, Dt. 30: 11-14’den Mesih’le ilgili olarak şu alıntıyı yapıyor: "Bugün sana emretmekte olduğum bu emir…Cennette (Gökte) değildir… o, denizden ötede de (‘derinlikte’) değildir…Fakat söz sana çok yakındır (ağzında ve yüreğindedir)". O, "söz… bu emir" kelimelerini Mesih’ten söz ediyor gibi yorumluyor görülmektedir. Aynı şekilde, eğer İsrail’liler sözü yerine getirselerdi, kutsanmış olacaklardı (Dt. 30:16). Böylece, eğer yeni İsrail’liler Mesih hakkındaki söze inandılarsa, kutsanacaklardı. Bu nedenle, Mesih’in ağız ile ikrarı, Mesih hakkındaki bu öğretiyi kabul etmeye uymaktadır. "Eğer sen Efendin Tanrı’nın sözünü dinlersen" (Dt. 30:10) ifadesi, Rom. 10:9’daki, "Eğer sen Efendimiz İsa’yı ağzınla ikrar edersen" ifadesine uymaktadır. Yine bu benzerlik, "Efendimiz İsa" deyiminin, Tanrı’nın sözü hakkındaki temel öğretiyi özetleyen bir başlık olduğunu göstermektedir..

  Back
Home
Next